Arama
Üyelik
Üye Girişi
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Hasan Eroğlu
Sevda Özcan

SÖĞÜT GÖLGESİNDE OTURURKEN…

Musa CANKAT/22 EKİM 2022Evet!Dilin


Musa CANKAT/22 EKİM 2022
Evet!
Dilin kemiği yok derler; çok doğrudur. Parmağını taşın altına koymak zordur; çok acıtır. Hele elini koymaya kalkarsan, acısı feryadına doping olur…
Ama dil?
Beyinden süzgeçten geçmeden gelen her şeyi söyler; hele bir de dinleyen aylakları bulursa çevresinde; durduramazsın, alim kesilir, değme ilim sahipleri pabuçlarını damdan toplar…
Sözü nereye getireceğime sabırlı olun!…
Clurchill; bizim dilimizle “Çörçil.”:
Evsaneleşmiş İngiliz Devlet Adamı; I. Paylaşım savaşında Donanma bakanı; İkincisinde ise; İngiltere’nin kaderini elinde tutan ve bu savaşta halkının tüm sıkıntılarına, çekilen çilelerine karşın; İngiltere yi başarı ile galip çıkaran Başbakan…
Yıl 1945, Temmuz’un 25 şi…
İngiltere de genel seçimler var…
İngiliz Muhafazakar partisinin genel Başkanı ve Başbakan olarak Clurcill ile, İngiliz İşçi Partisi Lideri Clement Attlee, seçimlere giren partilerin önde gelenleri…
Tüm dünya:
Clurcill’in kazanacağından emin…

  1. Dünya harbinin kahramanı, muzaffer Başbakan da kendi başarısından emin…
    Göğsünü gere, gere; Almanya Berlin Kentinde “Postdam”da savaş galibi devletlerin başkanları ile, yapılacak yeni paylaşım toplantısına giderken, yanında da, rakibi İşçi Partisi Lideri Clement Attlee’ yi gözlemci olarak bulunduruyor…
    Nezakete ve demokratik zarafete bakar mısınız?(Aynen bizde olduğu gibi. Yani Cumhurbaşkanının, Uluslar arasın önemli bir toplantıya yanında ana muhalefet liderini götürdüğü gibi mesela….) (!)
    Sonuç:
    25 Temmuz 1945 Günü seçimler oluyor ve evet ve…
    %47,7 lik bir oy kazanımı ile Clement Attlee’nin İşçi partisi seçimleri kazanıyor…Clurchll’in Muhafazakar Partisi ise %36,2 gibi Bir oy alabiliyor ve seçimi kaybediyor…
    Neden böyledir? Yorumu sizlere bırakıyorum…
    Ülkemize geleyim:
    Fiili olarak 2. Dünya Harbine katılmadık ama, o zamanki hava içerisinde her an girebileceğimiz bir savaşın endişesiyle diken üstünde yaşadık…
    Tee! 1947 ye kadar 2,5 Milyonu aşkın genci silah altında tuttuk. Özellikle tarımsal alanda üretim yapacak zinde güçler, cephelerde tayın tüketiyordu… Halk her an savaşa girilecek kaosu içinde diken üstünde yaşıyordu…
    Başta İsmet İnönü var; Cumhurbaşkanı…
    Halkı aç bırakmamak için ekmeği karneye bağlıyor, şeker ve gazyağı da karne ile… O yılları yaşayan biri olarak çok iyi biliyorum; Her aile bireyi elindeki karne ile fırın ve bakkalların önünde kuyrukta…
    Dönemin tüm olumsuz koşullarına rağmen, yatağa aç girilmiyor; bolca olmasa bile, şekersiz kalınmıyor, pencereleri karartılmış odalarda, gaz lambalarıyla da olsa, ışık var…
    Savaş 1945 de sonuçlanıyor. Sonuçlanıyor, sonuçlanmasına ama bu kez de savaşın galiplerinden biri olan Sosyalist Rusya; Şımararak Boğazlarda hükümranlık, Doğuda toprak talebinde bulunması Türkiye de seferberliğin devamını gerektiriyor…
    Bu koşullarda dahi:
    Türk devletini, savaşa sokmayan, dolayısıyla da, Bir kişi de olsa, kimsenin burnunu kanatmayan İnönü Yönetimi; bu ortamda dahi, çok partili demokrasi anlayışının ülkemizde yerleşmesi için, özveri ile çaba sarf ediyor…
    Gelin görün ki:
    Demokrasinin “D” sinden bi haber Türk Toplumuna erken giren çok partili sistem, bizleri emperyalizmin kucağına itiyor… CHP’nin kurucu kadrolarında yükselen; Celal Bayar, Refik Koraltan, Fuat Köprülü Ve Adnan Menderes’in başını çektiği DP; 1945 de resmen kurulduktan sonra, giriştiği kara propaganda; harbin sıkıntılarıyla bunalan halkta yerini buluyor…
    Hem öğle buluyor ki:
    80 Yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen günümüzde dahi o menfi sözler; CHP’nin aleyhine koz olarak kullanılmakta devam ediyor…
    “Camileri kapattılar, oralarda asker yatırdılar, milleti bir lokma ekmeğe muhtaç ettiler, buğdayları toprak altında çürüttüler, karne kuyruklarında vatandaşlara çile çektirdiler, din elden gidiyor, ezanı Türkçeye çevirdiler…” Gibi, söylemler günümüze kadar taşınan gerçekle bağdaşmayan propagandalara örnektir.
    Bu hava içinde yapılan 14 Mayıs 1950 Seçimleri DP nin zaferiyle sonuçlanmış; henüz hazmedilmemiş demokrasi kültürü,27 Yıllık tek parti yönetimini tarihe gömmüştür…
    Bu konuda İsmet İnönü:
    Çeşitli unvanlarına bir yenisini, “Demokrasi Kahramanı” olarak eklemiştir. Aksini düşünseydi, seçimleri hükümsüz sayar, tek parti anlayışını devamlı kılabilirdi; elinde o kara güç vardı…
    O: Demokrasiyi seçti…
    Hemen Çankaya’yı boşaltıp, “Pembe Köşk” denilen evine taşınarak, milletine duyduğu güveni pekiştirmiş oldu…
    İşte!
    Böylesi bir süreçten günümüze kadar, CHP hiçbir zaman tek başına iktidar gücüne ulaşamadı. Birinci parti (1961, 1973 ve 1977 ) olması; kendisine yarar sağlamadı ve günümüze kadar böyle devam edip geldi…
    Bu arada:
    Başta İnönü olmak üzere; Ecevit, Calp, Erdal İnönü ve Baykal gibi efsane isimler dahi; CHP yi iktidar yapacak halk desteğini sağlayamadılar…
    Hal böyleyken:
    2010 dan bu yana girdiği seçimlerde CHP yi iktidara taşıyamayan Sayın Kılıçtaroğlu’nu acımasızca eleştirmek; gayreti hep dayıdan beklemek değil midir?
    Tee! 1300 den bu yana; tek adam, tek otorite, tek kurtarıcı beklentisinden halen kurtulamadık mı?
    Kılıçtaroğlu’nu bu yönüyle eleştiren arkadaş! Sen ne yaptın, Elini bırak, serçe parmağını taşın altına koyabilme yüreğini gösterebildin mi? Neden korktun CHP li görünmekten, kimden çekindin?
    Söğüt gölgesinde çok bilen olarak ahkam kesmek,sadece seni tatmin eder, ülkeni değil…!
    Unutma!