Dr. Yılmaz ERGUT//
Seçim öncesi ülkemiz, Cennet Mahallesine döndü…
İttifak kurarak, iktidara alternatif politikalar üretmek isteyen partiler, bir hanımın mızıkçılık yapması üzerine, büyük darbe aldılar.
Olayı herkes kendi açısından yorumluyor.
Siyasal islam, 20 yılda, koca ülkeyi içine fil girmiş fincancı dükkanına çevirdi!
Sosyoloji kitapları, ileride siyasal islamı tanımlarken, Türkiye örneğini verecekler.
Eleştiriye sıfır hoşgörü, devletin yağmalanması ve sosyal barışın bozulması, bu dönemin simgesi olacak.
Üstelik Dar-ül Harp anlayışı ile, bu yağmanın meşrulaştırılması ibret alınacak bir olay olarak hafızalarımıza kazınacak.
Siyasi yorumlardan elimden geldiğince uzak durmaya çalışıyorum.
Herkesin kendine göre bir doğrusu var.
Benim doğrularım, Atatürk’ün söyledikleriyle örtüşüyor.
Kıta Avrupa’sının geçirdiği reform ve rönesans sürecinde olgunlaşan ve onları ileriye taşıyan fikirler;
Mustafa Kemal tarafından Cumhuriyetin ilk 15 yılında ülkemizde uygulandı.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve halkı medeni Dünya ile olan farkı hızla kapatmaya başladı.
Neyse, bugünkü gündeme dönersek;
6’lı masa dağıldı.
Masadaki İYİ Parti’nin genel başkanı, ana muhalefet partisi genel başkanının halkta karşılığı olmadığı savıyla masadan kalktı.
Benim burada yorumlamak istediğim konu;
6 kez seçim kaybeden, fakat çok saygılı bir üsluba sahip, mütevazı ve çalıp çırpmayan karaktere sahip bir insan, nasıl oluyorda halkta karşılık bulamıyor?
Bunun, bana göre 2 sebebi var.
1-Ülkemiz maalesef ortaçağ Avrupasındaki gibi Mezhepsel bir bölünmüşlük içinde.
1970’lı yıllardaki Çorum, Maraş olayları, Sivas Madımak olayları bu bölünmüşlüğün fiili çatışmaya dönüşmüş şekliydi.
Aynı şeyler tüm islam ülkeleri için geçerli.
Bugün Irak’ta patlayan bombalar, Suriye’de ki olaylar, Yemen’deki Savaş, İran ve Suudi Arabistan arasındaki çekişme birer mezhep çatışması.
Alevi vatandaşlar, sünni vatandaşlara göre azınlıkta.
Alevi azınlık, Kıta Avrupasındaki protestanlar gibi, müslümanların ılımlı kesimini temsil ediyor.
Sünniler ise çoğunlukta.
Ülkenin yaklaşık yüzde 80’nini temsil ediyor.
Onlar, tıpkı katolikler gibi, müslümanların katı ve tutucu kesimini temsil ediyor.
Engizisyon döneminde nasıl katolikler protestanlara karşı tahammülsüz ve hoşgörüsüzse;
bugünde, sünniler alevilere karşı aynı duruşu sergiliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun alevi kimliğine vurgu yapılıp;
Anadolu’nun tutucu ve kırsal kesiminde, çirkin bir oy devşirme çabası sergileniyor.
Ben halkın içinden gelen bir insan olduğum için;
kulağıma pek çok şey geliyor.
Doğrumu yanlış mı bilemem ama;
geçen seçimlerde, ‘CHP’ye oy verirseniz cehenneme gidersiniz’ diye propoganda yapan imamlar olduğunu bile duymuştum.
2-CHP genel başkanı,-söylemlerine, düşüncelerine katılırsınız katılmazsınız ayrı bir konu ama-;
çok kibar, sakin, beyefendi ve öfke kontrolü olan bir insan.
Kendisine, ‘be namussuz, be ahlaksız, be adi’ diye söylenen sözlere bile hiç karşılık vermeyerek, inanılmaz bir öfke kontrolü örneği sergiledi.
insanların yüzde 99’u böyle sözlere aynı tonda tepki verirdi ve kavga çıkardı.
Fakat cahil insanlardan oluşan bir toplum, böyle davranışları zayıflık, kibar insanları ise zayıf insanlar olarak algılıyor.
İlkokulda kibar öğretmenleri zayıf öğretmenler;
öğrencileri döven öğretmenleri disiplinli öğretmeler olarak bildik.
Askerlere kibar davranan subayları zayıf subaylar;
askerlere sert davranan subayları iyi subaylar olarak bildik.
Nereye varacağım?
20 yüzyılın en büyük filozofu olarak bilinen Nietzsche’nin ortaya attığı bir tez var.
-Güç istenci.(Almanca orjinali:Der Wille zur Macht yada ingilizce kitaplarda ki adıyla: will to power)
Bu insanlardaki öfke, korku, tehlike karşısında kaçma gibi ilkel bir dürtü.
Nietzche bunu, şöyle keşfetti.
Kendisi Prusya-Fransa arasında savaşta sıhhıye eri olarak bulundu.
Savaş alanına giderken Frankfurt’ta binlerce askerin gönüllü olarak törenlerle cepheye gittiğini gördü.
Oysa çoğu orada vahşi şekilde öldü, yada uzuvlarını kaybetti.
Peki, insanlar niçin öleceklerini bildikleri bir savaşa isteyerek giderdi?
Bu olay ünlü filozofu bu ve benzeri durumları etraflıca düşünmeye ve irdelemeye itti.
En sonunda bütün insanların hayata tutunmasına sebep olan bu en önemli ilkel dürtüyü keşfetti.
Gerçektende bütün doğu toplumlarında, höt zöt yapan insanlara, kaba ve sert insanlara karşı saygı duyulur.
Çevrenize ve tarihe bakın, yüzde 90 böyledir.
Sonuç olarak;
benim düşünceme göre, ana muhalefet liderinin bizim gibi cahil bir toplumda hakettiği karşılığı bulamaması, bu iki durumla açıklanabilir.
Başka mantıklı hiç bir açıklama bulamıyorum.
Katılırsınız katılmazsınız o ayrı bir konu ama;
ben kendi adıma;
her zaman, her yerde, kibar, medeni ve dürüst insanları severim.
‘Güç istenci’ dürtümü kontrol etmeyi öğrendim.
Doğru işler yapsanız bile;
ağzınızın kantarı yoksa, itibar kaybedersiniz.
Yanlış üslup, doğru sözün celladıdır.
Herkese iyi hafta sonları.
Dr.Yılmaz Ergut