Dr. Yılmaz ERGUT/
Televizyonu çok az açıyorum.
Zaman zaman You tube’da, sokak röportajlarını izliyorum.
Adeta şok oluyorum.
Halkın eğitim ve bilinç düzeyinin, 100 yıllık cumhuriyette;
bu kadar geri gitmiş olması inanılır gibi değil.
Maalesef, eğitim sistemimiz çok yanlış kurgulanmış
Okumuş yazmış insanlar dediğimiz kitlenin büyük kısmı da;
analiz ve sentez yeteneğinden yoksun.
Peki, ne yapmamız gerekiyor?
Bizim toplumda, eğitim konusunda yanlış bir algı var.
Bir insan, ODTÜ yada Boğaziçini bitirmişse, Amerika’da master yapmışsa;
çok iyi eğitim almış diyoruz.
Hepimiz ona hayran oluyoruz.
Çocuklarımızda öyle olsun istiyoruz.
Eğitim sistemi;
1-Öğretim
2-Eğitim
olarak ikiye ayrılıyor.
Bizim iyi eğitimden anladığımız, aslında iyi öğretim.
Bizim okullarımızda öğretim yapılıyor.
İyi bir okul bitiren zeki ve çalışkan bir öğrenci;
iyi bir mühendis, iyi bir doktor, iyi bir hukukçu; yada bir şirkette CEO veya işadamı olabilir.
Ama bu durum, onları rüşvet almaktan alıkoymuyor.
Dogmatik fikirler peşinde koşmaktan alıkoymuyor.
Irkçı fikirlere sahip olmaktan alıkoymuyor.
Para peşinde koşmaktan, zengin olma hayali kurmaktan alıkoymuyor.
Hitler Almanya’sında ki mühendisler çok iyi öğretim almışlardı.
Auschwitz’de mahkumlara işkence yapan doktorlar çok iyi öğretim görmüşlerdi.
Özal döneminde işadamı Selim Edes’ten rüşvet alan Emlakbank genel müdürü Amerika’da okumuştu.
Armatör Uğur Mengenecioğlundan rüşvet isterken ses kaydına takılan, hapis yatan bakan İsmail Özdağlar, ODTÜ nezunuydu.
Fethullah Gülen gibi ilkokulu bile bitirmeyen bir tarikat şeyhinin peşine takılan;
binlerce iyi üniversite bitirmiş genç var.
Aralarında üniversite sınavlarında Türkiye derecesi yapmış olanlar var.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Demek ki öğretim ile eğitim farklı şeyler.
İyi bir öğretim insanı ahlaklı yapmıyor.
Yine iyi bir öğretim, insanı inanç zehirlenmesinden kurtarıp, dogmatik inanışların peşinden sürüklenmekten kurtarmıyor.
Peki bu olumsuzluklardan nasıl kurtulabiliriz?
İyi bir öğretimin yanında, iyi bir eğitimle kurtulabiliriz.
Yukarıda bahsettiğim eğitim sisteminin 2. maddesi olan Eğitimin ise, 2 alt başlığı var.
a-)Kalbin eğitilmesi
b-)Aklın eğitilmesi
Kalbin eğitilmesi ailede başlıyor.
Ana-baba ve ilkokul öğretmenleri bu eğitimin en önemli 2 bacağı.
Burada verilecek doğru bir eğitim, o kişinin bir ömür boyu ahlaklı ve vicdanlı olmasını sağlayabilir.
Ortaokul ve lise ise, ülkemizde genellikle öğretim ağırlıkli oluyor ve öğrenciler a-b-c-d diye test çözmeye.ve sınav kazanmaya odaklaniyorlar.
Ahlak ve vicdan konusunda, genetikte çok önem taşıyor.
Genellikle ahlaklı ana babaların ahlaklı çocukları;
yalancı, hırsız, üçkağitci ailelerin, çoğu kez aynı karakterde çocukları oluyor.
Aklın eğitilmesi ise bambaşka bir boyut. Toplumlar ve ülkeler arasında en büyük farkı oluşturan, en zor ve en teknik konu bu.
Hümanist insanlar, aydın insanlar, toplumu ve Dünya’yı ileriye taşıyan insanlar, ancak bu şekilde ortaya çıkıyor.
Bu eğitimle kazanılan yeteneğe ingilizce orjinal kitaplarda ‘critical thinking’ ve ‘reasoning’ deniyor.
‘Critical thinking’ demek; sorgulayıcı, analitik düşünme ve metodik şüphe yeteneğine sahip olmak anlamı taşıyor.
‘Reasoning’ ise, akıl yürütmek demek.
Bir konuyu yorumlarken; kalıplaşmış inançları, gelenek-görenekleri bir yana bırakıp, aklın ve bilimin ışığında düşünüp karar vermek anlamı taşıyor.
Avrupa’da rönesans ve reform döneminde yapılan;
topluma, ‘critical thinking’ ve ‘reasoning’ aşılamaktı.
Bunun önündeki en büyük 2 engel ise;
dogmatik kalıplaşmış inançlar ve gelenek-görenekler.
Bu iki yeteneği kazanma ve kazandırma eylemine, aklın eğitilmesi deniyor.
Bu çok zor ve zaman alıcı bir süreç.
Bununla ilgilenen disiplin ise felsefe.
Doğru ve iyi bir felsefe eğitimi ve doğru kitaplarla bu yeteneği kazanmak mümkün.
Bunu başaran insanlara, kişisel aydınlanmasını başarmış insanlar;
toplumlara ise, aydınlanmış toplumlar deniyor.
Bizim toplumda aklın eğitimi için liselerde yeterli felsefe eğitimi verilmiyor.
Öğrencilerin okullarda okuduğu kitaplar aklı eğitmek için yeterli değil.
Hollandalı bir eğitimci ile gorüştüm.
Oradaki liselerde, mentor öğretmenler;
öğrencilerin okuması gereken doğru kitapları belirmiyorlarmış.
Öğrenciler, yaz tatillerinde bunları bitirip, gelecek yıl sözlü olarak anlatıyorlarmış.
Bu sadece bir örnek.
Aklın eğitimi, ancak boyle mümkün.
Kitap okumak tek başına yeterli değil.
‘Fırıncının kızı’ yada ‘Helga sevişiyor’ gibi kitaplar okursanız;
hayal kurar, bunalım takılırsınız!
Bunun için, bilgisine güvendiğimiz yada rol model aldığımız kişilerden destek almamız gerekiyor.
Ben kendi adıma, yapıyorum bu uygulamayı.
Bizim toplum için aklın eğitilmesinin önünde başlıca 3 engel var.
1-Aşırı televizyon seyretmek.
Bu konu toplumu aptallaştırıyor ve düşünme yeteneğini yok ediyor.
2-Cep telefonu ve bilgisayar bağımlılığı
Yine bu durum, Amerikan gençleri gibi aptal kuşaklar yaratıyor.
3-Ufacık çocuklara korkuya dayalı katı bir din eğitimi verilip, dogmatik düşüncelerin kölesi yapılıyor..
Çok uzatıp sıkıcı olmak istemiyorum.
Çünkü, uzun bir yazıyı kimse okumak istemez.
Zeki ve bilgili olmak istiyorsak, televizyon ve cep telefonu bağımlılığından kurtulmamız lazım.
Temel’e sormuşlar;
Aptal mı olmak istersin, yoksa güzel mi?
o da;
‘güzellik geçidir’ demiş.
Bizde öyle olmayalım!
Dr. Yılmaz Ergut